Author: | Osman Nuri Topbaş | ISBN: | 9786053022077 |
Publisher: | Erkam Yayınları | Publication: | January 1, 2001 |
Imprint: | Language: | Turkish |
Author: | Osman Nuri Topbaş |
ISBN: | 9786053022077 |
Publisher: | Erkam Yayınları |
Publication: | January 1, 2001 |
Imprint: | |
Language: | Turkish |
Bizleri yoktan var eden, insan olarak en güzel kıvamda yaratan ve sayılamayacak kadar nîmetler lûtfeden Rabb’imize sonsuz hamd ü senâlar olsun!
Bütün peygamberân-ı izâm hazarâtına, bilhassa Kâinâtın Fahr-i Ebedîsi, Âhirzaman Nebîsi, Hâtemü’l-Enbiyâ, Hazret-i Muhammed Mustafâ Efendimiz’e, âl ve ashâbına sonsuz salât ü selâm olsun!
Hiç şüphesiz insan, hem maddî hem de mânevî yapısıyla mükemmel bir kıvamda yaratılmış, Hakk’a dost olabilmesini sağlayacak pek çok üstün vasıfla techîz edilmiştir. Gönül gözü ile seyrettiğimizde, diğer mahlûkattan ayrı olarak yalnızca insana lûtfedilen nîmet ve kâbiliyetlerin ihtişam ve hârikulâdeliğine hayran olmamak mümkün değildir.
Cenâb-ı Hak, insanı, kendi kudret ve azametine delil olarak en güzel şekilde halketmiştir. Ona akıl, kalp, iz‘an, idrak ve vicdan lûtfetmekle birlikte, ebedî saâdete nasıl istikâmetleneceği husûsunda bir de peygamberler ve kitaplarla yardımda bulunmuştur. Bunun yanında, dünyaya geliş ve ondan kabir âlemine gidişin sebebini, kimin mülkünde yaşadığını, bu cihânın -kimin daha güzel hareket edeceğini sınamak için- ilâhî imtihanlarla dolu bir dershâne olduğunu ve son nefesle başlayan, ya saâdet ya da hüsrân olarak devam eden sonsuzluk yolculuğunu beyân etmiştir. İşte bu şekilde Cenâb-ı Hakk’ın, kulunun saâdeti için bildirdiği emir ve nehiylerin mecmuuna “din” adı verilir.
Cenâb-ı Hak kullarına karşı sonsuz merhamet sahibidir. Bu sebeple onların bir an bile başıboş ve nefsânî arzularının esiri olarak kalmasını arzu etmez. Bu sebeple de insan rûhunun en tabiî ve fıtrî huzur kaynağı olan din, ilk insan Hazret-i Âdem ile başlamıştır. O, ilk insan ve ilk peygamberdir. Böylece insanlık âilesi, yeryüzündeki ilk gününden kıyâmete kadar, dünya ve âhiret saâdeti için zarûrî olan bilgileri, Allâh’ın elçileri olan peygamberler vâsıtasıyla, canlı örneklerden bizzat tatbikâtıyla görüp öğrenmek sûretiyle, en güzel bir yolla elde etmişlerdir.
Akıp giden asırlar içerisinde bu bilgiler unutulduğu, zâyî edildiği veya tahrife uğradığı dönemlerde, Cenâb-ı Hak yeni bir peygamber daha gönderip dînin aslî mâhiyetini tekrar beyân etmiş, kullarına en doğru saâdet bilgilerini lûtfetmiştir.
İnsanlık, fıtratında bulunan inanma meyli sebebiyle târih boyunca hiçbir zaman dinden müstağnî kalamamıştır. Vahiyden ve peygamberlerin irşâdından uzaklaştıkça hakîkati kaybetmiş, ancak bu sefer de bâtıl inançlara yönelmiştir. Nitekim ilmî araştırmalar, her kabile ve toplumda muhakkak -doğru veya yanlış- bir Allah inancının ve hak dîn bakıyyelerinin bulunduğunu ortaya koymuştur.
(Tanıtım Bülteninden)
Bizleri yoktan var eden, insan olarak en güzel kıvamda yaratan ve sayılamayacak kadar nîmetler lûtfeden Rabb’imize sonsuz hamd ü senâlar olsun!
Bütün peygamberân-ı izâm hazarâtına, bilhassa Kâinâtın Fahr-i Ebedîsi, Âhirzaman Nebîsi, Hâtemü’l-Enbiyâ, Hazret-i Muhammed Mustafâ Efendimiz’e, âl ve ashâbına sonsuz salât ü selâm olsun!
Hiç şüphesiz insan, hem maddî hem de mânevî yapısıyla mükemmel bir kıvamda yaratılmış, Hakk’a dost olabilmesini sağlayacak pek çok üstün vasıfla techîz edilmiştir. Gönül gözü ile seyrettiğimizde, diğer mahlûkattan ayrı olarak yalnızca insana lûtfedilen nîmet ve kâbiliyetlerin ihtişam ve hârikulâdeliğine hayran olmamak mümkün değildir.
Cenâb-ı Hak, insanı, kendi kudret ve azametine delil olarak en güzel şekilde halketmiştir. Ona akıl, kalp, iz‘an, idrak ve vicdan lûtfetmekle birlikte, ebedî saâdete nasıl istikâmetleneceği husûsunda bir de peygamberler ve kitaplarla yardımda bulunmuştur. Bunun yanında, dünyaya geliş ve ondan kabir âlemine gidişin sebebini, kimin mülkünde yaşadığını, bu cihânın -kimin daha güzel hareket edeceğini sınamak için- ilâhî imtihanlarla dolu bir dershâne olduğunu ve son nefesle başlayan, ya saâdet ya da hüsrân olarak devam eden sonsuzluk yolculuğunu beyân etmiştir. İşte bu şekilde Cenâb-ı Hakk’ın, kulunun saâdeti için bildirdiği emir ve nehiylerin mecmuuna “din” adı verilir.
Cenâb-ı Hak kullarına karşı sonsuz merhamet sahibidir. Bu sebeple onların bir an bile başıboş ve nefsânî arzularının esiri olarak kalmasını arzu etmez. Bu sebeple de insan rûhunun en tabiî ve fıtrî huzur kaynağı olan din, ilk insan Hazret-i Âdem ile başlamıştır. O, ilk insan ve ilk peygamberdir. Böylece insanlık âilesi, yeryüzündeki ilk gününden kıyâmete kadar, dünya ve âhiret saâdeti için zarûrî olan bilgileri, Allâh’ın elçileri olan peygamberler vâsıtasıyla, canlı örneklerden bizzat tatbikâtıyla görüp öğrenmek sûretiyle, en güzel bir yolla elde etmişlerdir.
Akıp giden asırlar içerisinde bu bilgiler unutulduğu, zâyî edildiği veya tahrife uğradığı dönemlerde, Cenâb-ı Hak yeni bir peygamber daha gönderip dînin aslî mâhiyetini tekrar beyân etmiş, kullarına en doğru saâdet bilgilerini lûtfetmiştir.
İnsanlık, fıtratında bulunan inanma meyli sebebiyle târih boyunca hiçbir zaman dinden müstağnî kalamamıştır. Vahiyden ve peygamberlerin irşâdından uzaklaştıkça hakîkati kaybetmiş, ancak bu sefer de bâtıl inançlara yönelmiştir. Nitekim ilmî araştırmalar, her kabile ve toplumda muhakkak -doğru veya yanlış- bir Allah inancının ve hak dîn bakıyyelerinin bulunduğunu ortaya koymuştur.
(Tanıtım Bülteninden)