Author: | Esma Koç | ISBN: | 1230002783826 |
Publisher: | Kobo Writing Life | Publication: | September 1, 2009 |
Imprint: | Language: | Turkish |
Author: | Esma Koç |
ISBN: | 1230002783826 |
Publisher: | Kobo Writing Life |
Publication: | September 1, 2009 |
Imprint: | |
Language: | Turkish |
Üç kız kardeş olan Seden, Ekin ve Nehir çocukken yağmur yağdığında pembe bir kale görmüşlerdir. Her yağmur yağdığında bu kaleye ulaşmak isterler. Aradan yıllar geçtikten sonra bir gün yağmur yağdığında o pembe kaleye giderler. Kalenin hayal kurabilen insanlardan oluşan bir okul olduğunu öğrenirler. Kalede yeni arkadaşlıklar edinirler ve tanıdıkları birçok kişinin de bu kalede olduğunu görürler. Bir gün kalenin yanındaki denizin içinde de insanların yaşadığını öğrenirler. Denizde yaşayan bu insanları araştırırlar ve onları yok etmeye karar verirler. Bu süreçte her sorunda karşılarına çözüm olarak vâris gelir ve bu yüzden vârisin kim olduğunu bulmaya çalışırlar.
“Birkaç hafta boyunca bütün örgüt öğrencileri diken üzerinde oturdu. Hocalar bu süre boyunca nöbet tutmaya devam ettiler. Hiçbir sorun çıkmadı. Asım nöbet tutuyordu. Kızlar Asım’ı uzun süredir görmüyorlardı ve onu merak etmişlerdi. Bu yüzden nöbet tutulan yere gitmeye karar verdiler. Oraya gittiklerinde Asım Aslan’la konuşuyordu.
—Ceza almak istemeyen geri dönsün! Aslan burada! dedi Nehir fısıldayarak. Paniklemişti. Asım ve Aslan onları fark etti.
—Artık çok geç! dedi Seden. Onların yanına geldiler.
—Sanırım yeterince açık konuşmadım, dedi Aslan sinirle.
—Sen yeterince açık konuştun. Biz de dediklerini dinliyoruz. Asım hocamıza danışmamız gereken önemli bir şey var da, dedi Ekin kıvırmaya çalışarak. Aslan zoraki gülümsedi.
—Bari yalan söylerken beynini kapat! dedi Aslan. Merdivenlerden bir tıkırtı geldi. Herkes pür dikkat dinliyordu. Merdivenin karanlığında bir yüz belirdi. Gökhan ağır adımlarla merdiveni çıkıyordu. Aslan’ın yüzü öfkeyle kasıldı. Birden ileri atılır gibi oldu. Asım onu kolundan tuttu ve Nehir’e baktı. Nehir merdivenin ağzını elmastan bir duvarla ördü. Gökhan önce duvara baktı. Duvara dokundu, sonra da duvarın içinden geçti. Nehir ona şaşkınlıkla baktı. Aslan öfkeyle Gökhan’a baktı.
—Çok güzel bir karşılama oldu. Doğrusu sizi hiç beklemiyordum, dedi Gökhan.”
Üç kız kardeş olan Seden, Ekin ve Nehir çocukken yağmur yağdığında pembe bir kale görmüşlerdir. Her yağmur yağdığında bu kaleye ulaşmak isterler. Aradan yıllar geçtikten sonra bir gün yağmur yağdığında o pembe kaleye giderler. Kalenin hayal kurabilen insanlardan oluşan bir okul olduğunu öğrenirler. Kalede yeni arkadaşlıklar edinirler ve tanıdıkları birçok kişinin de bu kalede olduğunu görürler. Bir gün kalenin yanındaki denizin içinde de insanların yaşadığını öğrenirler. Denizde yaşayan bu insanları araştırırlar ve onları yok etmeye karar verirler. Bu süreçte her sorunda karşılarına çözüm olarak vâris gelir ve bu yüzden vârisin kim olduğunu bulmaya çalışırlar.
“Birkaç hafta boyunca bütün örgüt öğrencileri diken üzerinde oturdu. Hocalar bu süre boyunca nöbet tutmaya devam ettiler. Hiçbir sorun çıkmadı. Asım nöbet tutuyordu. Kızlar Asım’ı uzun süredir görmüyorlardı ve onu merak etmişlerdi. Bu yüzden nöbet tutulan yere gitmeye karar verdiler. Oraya gittiklerinde Asım Aslan’la konuşuyordu.
—Ceza almak istemeyen geri dönsün! Aslan burada! dedi Nehir fısıldayarak. Paniklemişti. Asım ve Aslan onları fark etti.
—Artık çok geç! dedi Seden. Onların yanına geldiler.
—Sanırım yeterince açık konuşmadım, dedi Aslan sinirle.
—Sen yeterince açık konuştun. Biz de dediklerini dinliyoruz. Asım hocamıza danışmamız gereken önemli bir şey var da, dedi Ekin kıvırmaya çalışarak. Aslan zoraki gülümsedi.
—Bari yalan söylerken beynini kapat! dedi Aslan. Merdivenlerden bir tıkırtı geldi. Herkes pür dikkat dinliyordu. Merdivenin karanlığında bir yüz belirdi. Gökhan ağır adımlarla merdiveni çıkıyordu. Aslan’ın yüzü öfkeyle kasıldı. Birden ileri atılır gibi oldu. Asım onu kolundan tuttu ve Nehir’e baktı. Nehir merdivenin ağzını elmastan bir duvarla ördü. Gökhan önce duvara baktı. Duvara dokundu, sonra da duvarın içinden geçti. Nehir ona şaşkınlıkla baktı. Aslan öfkeyle Gökhan’a baktı.
—Çok güzel bir karşılama oldu. Doğrusu sizi hiç beklemiyordum, dedi Gökhan.”